Havuç Toplayan Çocuklar

Edip Ruşen
2 min readMay 1, 2021

--

Epeydir böyle büyük bir kar yağışı görmemişti şehir. Hınca hınç günlerce kar yağmıştı. Karın yağışını mucize olarak tanımlayanlar da vardı, çile olarak tanımlayanlar da ancak Erguvan Sitesinde oturan çocuklar bir mucize olarak anıyordu. Okul henüz başlamamıştı. Karantinalı pazar günlerinden bir tanesiydi. Erguvan Sitesinde oturan çocuklar akşamdan ağır ağır yağan karı sıcak evlerinden karşılıyordu. Her biri yarına kadar kar birikmesini ümit ediyordu. Sabah olduğunda montlarını, botlarını, eldivenlerini giyecek -sokağa çıkma yasağından muaf oldukları sitelerinin bahçesinde- oyunlar oynayacaklardı. O akşam heyecanlı bir uykuya dalmışlardı.

Sabah, gelip çatmıştı. İlk anneler uyanmıştı. Anneler de müjdeli haberleri verebilmek için çocukların uyanmasını bekliyorlardı. Bazı anneler de sabırsızlanıp çocukları kendileri uyandırıyordu. Uyanan çocuklar camlara, balkonlara yığılıp karın ne kadar biriktiğini hesaplıyorlardı. Epey birikmişti. Kardan adam yapacak kadar vardı. Anneleri kahvaltılarını çoktan hazırlamıştı. Hızlı hızlı, acele acele kahvaltılarını yapıp arkadaşlarıyla haberleşerek sitenin bahçesine iniyorlardı.

İlerleyen saatlerde bahçedeki çocuk sayısı artmıştı. Kartopu savaşları, kayaklar, kardan adamlar eşliğinde adeta bir kış festivali yaşanıyordu. Koşturmacalar, pembe kesilmiş yanaklar, çığlıklar, gülüşmeler saatlerce süren bir oyunun içerisindeydiler. Öğlene kadar sürdü oyunlar. Çocuklar kardan heveslerini almaya başlamışlardı. Hem artık çocuklar her şeyden çabuk sıkılıyorlardı. Onlar için bir deneyim yarışına dönüşmüştü bu yüzyıl. Öğlen gibi bulutlar dağıldı, güneş tepeye çıktı. Yavaş yavaş oyun alanları terk edildi. Güneş mesajını vermişti. Yorulan çocuklar annelerinin çağrılarına kulak vererek evlere çıkmaya başlamıştılar. Yarım saat sonra tek tük çocuk kalmıştı. Onlar da iyice erimeye başlayan kardan ümidi keserek evlerine çıktılar.

Biraz zaman geçti. Tayfun, Erguvan Sitesinin önüne geldi. Güvenlik Tayfun’u tanıyordu. Her gün sitenin çöplüğünden kağıt toplar, güvenliğe baş selamını verir, kendisinden büyük arabasıyla yoluna koyulurdu. O gün de öyle olmuştu. Tayfun, siteye girdi. Kağıtların olduğu çöplük alana geçti. O günkü işlemlerini tamamladı. Dönerken bahçeye bir göz gezdirdi. Her yerde erimiş kardan adamlar görüyordu. Üzerlerinde ise turunculuklar. Bir havuç tarlasını andırıyordu bütün bahçe. Dikkatini çekti. Sonrasında kardan adamlardan havuçları toplamaya başladı. Bir, iki, üç, dört, beş. Sayı gittikçe artıyordu. Montunda biriktirdiği havuçlar artık sığmamaya başladı. Hemen arabasından bir poşet çıkardı ve havuçları doldurmaya devam etti. Mutluydu. Epey havucu olmuştu.

Biraz zaman sonra Tayfun, akşam yemeği için havuçları annesine götürmek için yola koyulmuştu. Erguvan sitesindeki çocuklar ise o akşam, annelerinin yaptıkları sebze yemeklerinden nefret ettiklerini haykırıyordu.

--

--